14 Kasım 2015 Cumartesi

emo kid postlarımı okudum

ilk kez koşarak eve geldim ve kendimi daha önce yapmadığım biçimde hırpaladım. kendine zarar verme döngüsünü kırmak zor. dört peynirli pizza, coca cola zero ve profiteröllü pastayı boğazımı parmaklayarak çıkardım, bir daha asla çikolata yiyemeyeceğimi düşündüm kusarken. sonra pizza, sonra ketçaplı pizza. bir süre sonra midem bana itaat etmeye başladı ve ufak bir dokunuşla dipteki aside ulaşabilir hale geldim. az daha geç kalsam bütün bunları sindirecektim!

hemen sevgili dostum bilmem kime kendimi ispiyonladım, telaş içinde arayıp şuurumu yükseltmeye çalıştı. kendimi bok gibi ve yenilmiş hissettim.

iki gün midem ağrıdı ve yemek yemeye korktum. parmaklanıp asitle yıkanmış bademciklerin tadını aldım.

ciddiye aldığım, kalbimin özel bir yerine koyduğum insanların, yine, beni santim santim kemirdiğini, çürüttüğünü gördüm.

her zaman burnu ve başı dik biri oldum. "dışarıdan mükemmel görünüp içerisi çürümüş" hayatlara acıdım ve onlardan biri olmamakla övündüm.

tuvalete gidip boğazını parmaklayıp sonra hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlarının yanına oturan bir sürü insan var. bu şekilde kilo vermeye başlasam beni nasıl motive edeceklerini, nasıl da "seveceklerini" düşündüm.

daha önce yemek yediğim için suçluluk duyduğumu hatırlamıyorum ve kalan ömrümde de suçluluk duymayı düşünmüyorum, kıçım kaç beden olursa olsun.

bu yarışta yokum, iğrenç yarışınıza katılıp kazanmayı da kaybetmeyi de reddediyorum.

dışarıdan muhteşem görünen hayatlardan biri de benimki gibi görünüyor. rezalet. böyle anlamsız ve samimiyetsiz bir hayatı kabul etmiyorum.

muhteşem - gerçek - samimi ya da her ne demekten hoşlanıyorsanız artık, o biçimde servis ettiğiniz samimiyetsiz hayatlarınızla da ilgilenmiyorum.